“Mühendislik plastiklerimizle, spesifik alanlarda faaliyet gösteriyoruz”

 

Ömer Bakır  Lanxess Genel Müdür ve CEO

İleri teknoloji plastiklerinin, yüksek performans kauçuklarının, özel kimyasalların ve çeşitli ara ürünlerin geliştirilmesini, üretimini ve satışını yapan Lanxess dünya çapında 31 ülkede faaliyet gösteriyor. Alanında oldukça başarılı olan şirket özellikle kauçukta dünya lideri. Lanxess’in faaliyet alanları, ürünleri ve sektörün son durumunu Genel Müdür ve CEO Sayın Ömer Bakır ile konuştuk. Sizleri röportajımızla baş başa bırakıyoruz. 

Dünya çapında faaliyet gösteren Lanxess hakkında kısaca bilgi verir misiniz? Lanxess’in Türkiye’de kurulma aşaması nasıl gelişti?

Lanxess, geçmişi 1863 yılına kadar uzanan ve 2004 yılında Bayer firmasından ayrılarak kurulmuş bir şirkettir. O yıllarda Bayer endüstri alanında bazı ürün gruplarını başka bir şirket çatısı altında toplamaya karar verdiğinde, önce 1 yıllık bir süre ile geçici bir şirket kurdu. Daha sonra Lanxess adında, Bayer’den tamamen bağımsız ve Almanya merkezli bu kimya şirketi hayata geçirildi.

Lanxess kurulduğunda, öncelikle üretim tesislerinin bulunduğu 24 ülkede kendi şirketini kurarak faaliyetlerine başladı. Türkiye’de ise, Lanxess ürünlerinin satış ve pazarlaması Bayer Türk bünyesinde ve bir komisyon anlaşması ile 8 sene süreyle devam ettirildi. 2012 yılına geldiğimizde ise, Türkiye’de pazarın büyümesi ve dolayısıyla satışlarındaki artışlar, Almanya’daki Lanxess yönetimini harekete geçirdi. Kısa süre içinde alınan bir kararla,1Haziran 2012 tarihi itibariyle Türkiye’de Lanxess Kimya Ticaret. Ltd. Şti. kuruldu. Biz de bu şekilde bir grup olarak Bayer’den ayrılarak Lanxess’e transfer olduk. 

Özel kimyasallar alanında hizmet veren bir şirket olarak Lanxess’in ana faaliyet alanları nelerdir? 

Lanxess’in ağırlıklı olarak otomotiv,  lastik, beyaz eşya, inşaat ve boya sektörlerine hizmet veren 14 iş birimi bulunmaktadır. Bunların çoğunluğu kauçuk alanında faaliyet göstermektedirler. Kauçuk ürün gurupları Lanxess için oldukça önemlidir. Hemen hemen her çeşit sentetik kauçukları ve kauçuk kimyasallarını üreten Lanxess, gerek satışlar, gerekse üretim sayıları itibariyle Dünya’da ve Türkiye’de lider konumdadır. 

Lanxess’in ürün paleti tabiî ki sadece kauçukla sınırlı değildir. Örneğin polyamid ve PBT gibi mühendislik plastiklerimizle ağırlıklı olarak otomotiv, elektro/elektronik ve ambalaj sektörlerine hammadde temin etmekteyiz. Ayrıca, Tepex ticari adıyla bilinen, çok hafif ve dayanıklı yeni kompozit ürünümüz AR-GE mühendislerinin ilgisini çekmektedir. Plastik alanında ki bir başka ürünümüz ise fitalat içermeyen ve özellikle PVC de yumuşatıcı katkı maddesi olarak kullanılan Mesamoll ürünümüzdür. Ambalaj sektöründe ise polyamid folyolarımız peynir, salam, sucuk ve sosislerin korunmasında/saklanmasında başarıyla kullanılmaktadır. Üretim paletimizi tamamlayan diğer ürünleri ise şu şekilde sıralayabiliriz: Demir oxid pigmentleri, deri kimyasalları, biosidal ürünler, su kimyasalları, farma ve tarım ilaçları için ara kimyasallar.

Türkiye hammaddede dışa bağımlı bir ülke. Türkiye’de üretim yapan firmalar hammaddenin yaklaşık %85’ini ithal ediyorlar. Bu durumda Lanxess’in Türkiye’deki satışları kolaylaşmış oluyor mu?

Son yıllarda ülkemizde petro-kimya ürünlerine olan talep çok dikkat çekicidir ve özellikle plastik tüketimi oldukça artmıştır. PAGEV verilerine göre 2013 yılında 7 milyon tonun üzerinde bir tüketim söz konusudur. Bu tüketim miktarı ile Türkiye, Avrupa’da Almanya’dan sonra 2. sıradadır. Dışa bağımlılık konusunda ise çok haklısınız. Ülkemiz için oldukça önemli bir konu. Dünya üzerinde, tüketimi bu seviyelerde olan hiçbir ülkede, bu oranlarda bir ithalatın söz konusu olduğunu düşünmüyorum.

Türkiye’deki plastik pazarının çok büyük bir bölümünü commodity plastikler oluşturuyor. Biz ise sadece mühendislik plastiklerimizle ve çok spesifik alanlarda faaliyet göstermekteyiz. Ayrıca, pazarın bu kadar büyük olması ve büyümeye devam etmesi, üretici ve satıcı firmalar arasında kıran kırana bir fiyat rekabetini de beraberinde getiriyor. Bu durum,  tüketicilerin lehine bir pazar fiyatının oluşmasına katkıda bulunuyor.

Lanxess’in üretim hacmi ve dünya genelindeki en gelişmiş pazarları hakkında bilgi verir misiniz?

Lanxess’in üretim hacmini net bir sayıyla vermek oldukça zor. Çünkü yüzlerce üründen bahsediyoruz. Bazı ürünlerde kapasite oldukça yüksek olmasına rağmen, üretim miktarı kapasitenin oldukça altında kalabiliyor. Dönem dönem bazı tesislerde kapasitenin tamamı devrede olmasına rağmen her ürün için aynı şeyi söylemek mümkün olmuyor. Yani üretim kapasitesi şu kadar demek, gerçeği yansıtmayabilir. Ama şunu söyleyebilirim: Dünya’da 10 milyon tonun üzerinde sentetik kauçuk tüketiliyor. Lanxess’in üretimi ise 1 milyon tonun üzerindedir. Kauçuk sektöründe, Dünya’nın birçok yerinde yüzlerce üretici olduğunu düşünürsek, Lanxess’in bu üretim kapasitesiyle kauçuk alanında dünyanın en büyük üreticisi olduğunu söyleyebiliriz. . Ayrıca, kısa bir süre sonra Çin’de ve Singapur’da dünya ölçeğinde yeni üretim tesislerimiz faaliyete geçecektir.

Bizim için en gelişmiş pazarları sıralayacak olursak: Her şeye rağmen önce Avrupa ve Amerika’nın önemini vurgulamak gerekiyor. Ama yeni üretim tesislerinin büyüyen pazarlara kurulduğu da bir gerçek. Bu konuda Çin, son yıllarda bütün üretici firmaların olduğu gibi Lanxess’in de en önemli üretim merkezlerinden ve pazarlarından biri konumundadır.

Ayrıca diğer yükselen pazarlar, örneğin Brezilya, Hindistan, Rusya, Singapur ve tabii ki Türkiye Lanxess için büyük önem taşıyan ülkelerdir.

Çevreci ulaşım kavramı nedir? LANXESS’in geliştirmiş olduğu çevreci lastikler ve otomotiv üretiminde hafif yapılı parçaların kullanımı ile çevreci ulaşıma bulunduğu katkılar nelerdir?

Çevreci ulaşım Lanxess için oldukça önemli bir konu. Bütün Dünya’da olduğu gibi, Türkiye’de de, bu kavramın daha çok yayılması ve yaşamımızın bir parçası haline gelmesi konusunda çabalarımız devam edecektir.

Ağırlıklı olarak otomotiv sektörüne hammadde geliştirerek, bunları üreten ve pazarlayan Lanxess, ürünleriyle çevreyi korumaya katkıda bulunmayı görev bilmektedir. Son yıllarda, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, insanlar köylerden ve küçük yerleşim alanlarından büyük şehirlere göç etmekte ve bunun neticesi olarak İstanbul gibi çok sayıda mega kentler oluşmaktadır. Bu gelişme ise, ulaşım sorununu ön plana çıkarmaktadır. Hızla artan taşıt sayısı, büyük şehirlerde hava kirliliğine ve Dünya’da iklim değişikliğine yol açmaktadır. Bugün teneffüs ettiğimiz havadaki karbondioksit emisyonu, Dünya’nın en önemli problemlerinden biridir. Bu problemler hepimizi çok etkilemektedir. Birçok  uluslararası firma bu soruna sahip çıkmakta ve çareler aramaktadırlar.. Biz de Lanxess olarak ürettiğimiz ham maddelerle, bu problemlerin çözümüne yardımcı olmaktayız. Örneğin, geliştirmiş olduğumuz özel sentetik kauçuklarımızla üretilen lastiklerdeki yuvarlanma direncini düşürerek, %7 civarında bir yakıt tasarrufuna katkıda bulunmaktayız. Bu şekilde, elde edilen maddi tasarrufun yanında, aynı zamanda havadaki karbon salımının azalmasına da destek olmaktayız. Avrupa Birliği ülkelerinde 2 yıldan beri yasa gereği kullanılan lastiklerdeki öko etiketleri, bu konunun ne kadar önemli olduğunun bir kanıtıdır. Tüketiciler lastik almadan önce, bu etiketlere bakarak alacakları lastiğin yuvarlanma direncini, ıslak zeminde fren performansını ve gürültü seviyesini görerek alacakları lastiğe karar vermektedirler. Ülkemizde de bu etiketlerin kısa zamanda kullanıma alınmasında büyük yarar vardır. Lastikler bir taşıt için hayati önem taşırlar. Son haftalarda yaşanan korkunç otobüs kazalarında, lastiğin önemi basında da sıkça yer almış olup, günlerce gündemde kalmıştır.  Dünyanın büyük önem verdiği tüm bu konular, bizim için de hayati önem taşımaktadır. Eğer bu konularda hiçbir tedbir alınmazsa, 30 yıl sonra havadaki karbon emisyonunun iki katına çıkacağı hesaplanmaktadır. Bu ise tek kelimeyle korkunçtur.

Ayrıca ileri teknoloji ürünü, Durethan, Pocan ve Tepex ticari adıyla bilinen plastiklerimizle,  araçların kaliteden ödün vermeden, daha hafif bir şekilde üretilebilmesi mümkündür. Bazen metal parçalar yerine plastik kullanarak, bazen da metal ve plastiği birlikte kullanarak çözümler üretilmektedir. Gerek yakıt tasarrufu açısından, gerekse çevreyi koruma açısından, taşıtlarım ağırlığının minimuma indirilmesi otomotiv sektörünün hedefleri arasındadır. Deri kimyasalları bölümümüz bir adım daha ileri giderek ve koltuk kılıflarında başarılı çalışmalar yaparak, daha hafif araç üretimine katkı sağlamaktadır.
Ürün geliştirme çalışmalarınız ve bu çalışmaların firmaya katkıları nelerdir? 

Ürün geliştirme zaten Lanxess çapındaki bir şirketin olmazsa olmazıdır. Firmamızın bazı önemli ülkelerde Ar&Ge tesisleri vardır. Bu tesislerde yüzlerce teknik adam, hizmet verdiğimiz sektörlerde innovasyon çalışmaları yapmakta olup, başarılı olan çalışmalar pazara sunulmaktadır. Örneğin son olarak, Brezilyadaki tesislerimizde şeker kamışından elde edilen bir alkolden, sentetik kauçuk üretmeyi başarabilmişlerdir. Bu şekilde, şimdiye kadar sadece petrol türevlerinden elde edilen EPDM kauçuğa alternatif olarak, %75 i şeker kamışından öko –kauçuk üretilmiş olup, bazı firmalar tarafından pencere profillerinde kullanılmaya başlanmıştır. Bu konuda istenilen başarıya ulaşıldığında, seri üretim de başlayacaktır.

Daha önce bahsetmiş olduğum ve lastikte yuvarlanma direncini önemli ölçüde düşüren sentetik kauçuklarımız da Lanxess’in Ar&Ge laboratuvarlarında geliştirilmiştir.

Aslında ilk olarak 1909 yılında Dr. Fritz Hofmann tarafından sentetik kauçuğun petrol türevlerinden elde edilmesiyle, otomotiv sektörü bugünkü konumuna gelebilmiştir. Aksi halde Dünya’daki doğal kauçuk üretiminin günümüz ihtiyacına cevap vermesi imkansızdı.

Türkiye’de neden üretim yapılamıyor?

Ülkemizde petrokimya üretimi gerçek anlamda 1965 yılında PETKİM’ le başlamıştır. PETKİM tesisleri, zamanlama ve ürün çeşitliliği açısından, ülkemizin o günkü ihtiyaçlarına önemli ölçüde cevap verebilmiş ve bazı ürünlerde ihracat bile yapmıştır. Örneğin bugün tamamı ithal edilen SBR kauçuk, PBR kauçuk, kaprolaktam, akrilo-nitril ve karbon siyahı gibi ürünler başlangıçta PETKİM tarafından üretiliyordu. Aradan geçen zaman içerisinde PETKİM’de yukarıda belirttiğim tesislerin hepsi çeşitli nedenlerle kapandı. Bu arada Türkiye’nin Petrokimya ürünlerine olan ihtiyacı bazı ürünlerde 20 katına kadar arttı.

Şimdi acilen yeni petrokimya yatırımlarına ihtiyacımız var. Ülkemize bu yatırımların gelebilmesi için en önemli koşul olan pazar büyüklüğü, bazı ürünler için kesinlikle yeterlidir. Hammade (petrol) yokluğu bir dezavantajdır ama bu tesislere sahip birçok ülke petrolü ithal etmektedir. Konunun önemi ve aciliyeti ilgili bütün kurumlar ve kuruluşlar tarafından bilinmekte ve gerekli çalışmalar yapılmaktadır. Bu tür yatırımlar için büyük sermayeler, alt yapı tesisleri ve Know-how gerekli olup, en kısa zamanda büyük Holdinglerimizin de devreye girerek, uluslar arası firmaları yatırım konusunda ikna etmeleri gerekmektedir.

Sektör ile ilgili Avrupa ve Dünya’daki gelişmeleri nasıl buluyorsunuz?

Benim düşünceme göre, birçok sektörün herhangi bir bölge veya ülkede belli bir yaşam süresi vardır. Geçmişe baktığımızda, Avrupa için hayati önemi olan, tekstil, ayakkabı, ambalaj, oyuncak, beyaz eşya, oto yan sanayi ve tersane gibi bazı sektörlerin artık başka ülkelerde daha başarılı olduklarını görmekteyiz. Yani katma değeri yüksek olan sektörler için Avrupa önemini korumaya devam etmektedir. Ama bazı düşük katma değerli ve emek yoğun sektörler için Avrupa önemini kaybetmiştir. Bu tür üretimler, kısmen doğu Avrupa’ya, BRIC ülkelerine, Türkiye’ye ve özellikle Çin’e kaymıştır. Bir başka etken de tabii ki, üretimlerin büyük pazarlara yakın olması gerekliliğidir. Bu durum Petrokimya yatırımları için de geçerlidir. Son yıllarda bütün uluslar arası firmalar milyarlarca dolarlık yatırımlarını Çin’e ve Singapur’a yapmışlardır. Bana göre yakın bir gelecekte, artık Çin dışında başka lokasyonlar da yatırım çekecektir. Çünkü bu tür stratejik önemi olan yatırımların, belli bir bölgede bu derece yoğunlaşması büyük bir risk taşımaktadır.  

Türkiye bu gelişmelerin hangi tarafında yer alıyor? Sizce Türkiye’de sektörle ilgili ne türlü çalışmalar yapılmalı?

Biraz önce de belirttiğim gibi, yeni petrokimya yatırımları için Çin ve Singapur gibi ülkelerin dışında, büyük pazarlara uzak olmayan alternatif lokasyonların geleceğine inanıyorum. Bana göre Türkiye bu konuda oldukça şanslı. Öncelikle Avrupa’ya çok yakın ve 7-8 milyon tonluk lokal pazara sahip ve endüstri alanında hızla büyümeye devam ediyor. Türkiye’nin coğrafik konumu ve deniz taşımacılığına imkan tanıması da büyük bir avantaj. 

Socar’ın halen Aliağa’da yapımı devam eden rafineri ve petrokimya yatırımı ülkemiz için oldukça önemli bir başlangıç. Ülkemizin bu çapta daha birçok yatırıma acilen ihtiyacının olduğu bütün kurum ve kuruluşlar tarafından bilinmekte ve gerekli olan liman ve kimya parkı gibi alt yapı projeleri üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Ülkemizin makro ekonomik verilerine baktığımızda, 65 milyar dolarlık cari açığın, ağırlıklı olarak petrol ve doğal gaz ithalatından kaynaklandığını görmekteyiz. Petrokimya ürünleri ithalatına harcanan yaklaşık 15 milyar dolar ise, ancak bu alanda yapılacak yatırımlarla kontrol altına alınabilir veya kısmen geri çekilebilir.

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

İşimin bir gereği olarak, Türkiye’de endüstri alanındaki gelişmeleri 25 yıldan beri yakinen takip etmekteyim. Bazı sektörlerde geldiğimiz nokta gerçekten sevindirici. Birçok alanda Avrupa’nın en büyük ülkeleriyle yarış halindeyiz. Birçok şirketimiz Ar&Ge ye, dolayısıyla kaliteye verdikleri önemle, kendilerini dünya pazarlarında kabul ettirmeyi başardılar. Bunlardan bazıları yurt dışında rakiplerini satın aldılar, bazıları ise ülkemizde ortak yatırımlara imza attılar. Ancak bütün bu çalışmaların, açıklanan 2023 hedeflerine ulaşmak için yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bundan sonrası için eğitime daha büyük önem vererek, özellikle Ar&Ge ‘ye daha çok yatırım yaparak, katma değeri yüksek ürünlere yönelmenin gerekliliğine inanıyorum. Son olarak, iş güvenliği ve çevreye saygılı üretim yapmak ülke olarak hedefimiz olmalıdır.

Ömer Bakır 

Lanxess Genel Müdür ve CEO