Polimerler ile Güçlendirilen Yeşil Enerji
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Avrupa Komisyonu, yenilenebilir enerji hedefini 2030 yılına kadar %40’a çıkarmayı önerdi. Bu hedef, rüzgâr, su ve güneş enerjisi gibi yeşil enerji kaynaklarının daha da geliştirilmesini içeriyor. Birçok şirket, bu hedeflere ulaşmak için polimer teknolojilerinden faydalanıyor.
Güneş enerjisi ve polimerler
Yenilenebilir enerjiler, doğanın sunduğu ve hızla yenilenen enerji kaynaklarıdır. Bu enerjiler, güneş ışınları (güneş enerjisi), rüzgâr, şelaleler ve gelgitler (rüzgâr ve su türbini enerjisi), yerin ısısı (jeotermal enerji) ve bitkilerin kimyasal dönüşümü (biyokütle) gibi doğal ve sürekli fenomenlerden gelir. Avrupa’da, 2020’de ilk kez, elektrik üretiminde yenilenebilir enerjilerin payı fosil yakıtların payını geçti. Güneş, hidro ve rüzgâr enerjisi, AB-27 ülkelerinde toplam enerji karışımının %38’ini oluştururken, fosil yakıtlar %37’lik bir paya sahipti.
Tribolojik özelliklerin iyileştirilmesinde mikrokapsül uygulamalarının yeri
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Özet
Mühendislik termoplastikleri alanında sıkça karşımıza çıkan triboloji uygulamaları; sürtünme, aşınma ve yağlama konularını odağına alır. Sürtünme; enerji kayıplarına, ısı ve ses gibi nihai ürünün kalitesinin bozulmasına sebep olurken aşınma; fonksiyon ve malzeme kayıplarına neden olmaktadır. Sürtünme katsayısı ve aşınma oranını azaltmak için genel olarak karışımlarda yağlayıcılar kullanılır. Tercih edilen yağlayıcı ve yağlama metodu; yüzey parlaklığı, kalıptan kolay ayırma ve proses ekipmanlarının verimliliği için de önemlidir. Bu çalışmada son yıllarda ilgi gören ve yağlama amacıyla kullanılan mikrokapsülleme tekniğinin uygulamaları araştırılmış, polimerik kompozitlere etkileri incelenmiştir.
1.Giriş
Dünya üzerindeki enerji kayıplarının önemli bir bölümünün sürtünme sonucunda oluştuğu ve meydana gelen aşınmaların ekonomik kayıplara yol açtığı bilinmektedir. Triboloji dalı; göreceli hareket halinde olan iki parçanın teması halindeki sürtünme, yağlama ve aşınma konularını ile ilgilenir. Mühendislik plastikleri alanında gelişmekte olan polimerlerin tribolojik uygulamalarda kullanımları dikkat çekmektedir. Bilindiği gibi polimerler kolay işlenebilirlikleri, ekonomik olmaları ve korozyon dirençleri ile tribolojik uygulamalarda oldukça fazla tercih edilmektedir. Bununla birlikte polimerik malzemelerin zayıf aşınma ve sürtünme dirençleri de endüstriyel uygulamalarda kullanılabilirliklerini sınırlamaktadır. Polimerik kompozit malzemelerin tribolojik özelliklerini iyileştirmek için sıklıkla iki farklı yağlama yöntemine başvurulur. Bunlar iç yağlama ve dış yağlama yöntemleridir. İç yağlama işlemi, matris olarak mühendislik termoplastiklerinin kullanıldığı kompozitlerde belirli malzemelerin kaygan polimerler/lamelli katkı malzemeleri, lifler gibi katkıların bileşime katılmasıyla gerçekleşir. Kayganlaştırıcı polimerik katkı maddeleri arasında; poli(üre-formaldehit) (PUF), polisülfon (PSF), melamin-formaldehit reçinesi (MF) ve poliüretan reçinesi (PU), yüksek yoğunluklu polietilen (HDPE), termoplastik poliüretan (TPU), Politetrafloroetilen (PTFE) gibi çeşitli katkı maddeleri kullanılmış ve pek çok araştırmacı tarafından etkileri incelenmiştir.
Ambalaj Üretiminde Dijitalleşme – 2
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Dijitalleşme Sürecinin Ambalaj Üretiminde Kalite Süreçlerini ve Verimliliği Yeniden Şekillendirilmesi
Özet
Ambalaj üretiminde, üretim ve kalite süreçlerinde verimliliği artırmak, maliyetleri azaltmak ve proses kontrollerinin kayıt altına alınmasını sağlamak amacı ile ekstrüder makinelerine adapte edilen sensör, switch ve fotosel gibi devre elemanları ile anlık üretimde 0 -1 bitlik düzeyde dijital veriler alarak, alarm sistemi ve veri toplama kayıt sistemi ile dijital dönüşümü gerçekleştirmek amaçlanmıştır. Projenin amaçları, gereklilikleri, ihtiyaçları, gerçekleşmesi ve değerlendirilmesi proje kapsamında anlatılmaya çalışılmıştır.
Önsöz
Endüstri 4.0 ile endüstriyel sektörlerin dijitalleşmesi yaygınlaşmıştır. Plastik ambalaj sektörü de bu doğrultuda dijital verilerin alınması, okunması, büyük veri ile veri yönetimi ve analizleri ile verimlilik ve maliyetleri azaltmada fayda sağlayacaktır.
Bu çalışmada büyük veri ve analitiğinin farkındalığını artırmak ve ülkemizde ambalaj sektöründeki üretim ve kalite uygulamalarının dijitalleşmesi amaçlanmıştır. Söz konusu dijitalleşmenin etkin bir şekilde uygulanması sayesinde, üretim ve kalite yönetiminde verimlilik artışının, ekonomik büyümede bir katalizör görevi göreceği, bu dönüşümü gerçekleştirmekte başarısız olan veya geç kalan işletmelerin ise küresel ekonomi ile rekabet etmesinin güçleşeceği ön görülmektedir.
Bil Plastik Ambalaj ve Plastik AŞ. olarak üretim prosesi ve kalite süreçlerinde 50 yıllık bilgi birikimine dijitalleşme sürecini dahil ederek maliyetlerini azaltmak, sektöre yön vermek ve rakipleri ile rekabet boyutunda güçlü olmaya devam etmeyi amaçlamaktadır.
Ambalaj Üretiminde Dijitalleşme
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Dijitalleşme Sürecinin Ambalaj Üretiminde Kalite Süreçlerini ve Verimliliği Yeniden Şekillendirilmesi
Özet
Ambalaj üretiminde, üretim ve kalite süreçlerinde verimliliği artırmak, maliyetleri azaltmak ve proses kontrollerinin kayıt altına alınmasını sağlamak amacı ile ekstrüder makinelerine adapte edilen sensör, switch ve fotosel gibi devre elemanları ile anlık üretimde 0 -1 bitlik düzeyde dijital veriler alarak, alarm sistemi ve veri toplama kayıt sistemi ile dijital dönüşümü gerçekleştirmek amaçlanmıştır. Projenin amaçları, gereklilikleri, ihtiyaçları, gerçekleşmesi ve değerlendirilmesi proje kapsamında anlatılmaya çalışılmıştır.
Önsöz
Endüstri 4.0 ile endüstriyel sektörlerin dijitalleşmesi yaygınlaşmıştır. Plastik ambalaj sektörü de bu doğrultuda dijital verilerin alınması, okunması, büyük veri ile veri yönetimi ve analizleri ile verimlilik ve maliyetleri azaltmada fayda sağlayacaktır.
Bu çalışmada büyük veri ve analitiğinin farkındalığını artırmak ve ülkemizde ambalaj sektöründeki üretim ve kalite uygulamalarının dijitalleşmesi amaçlanmıştır. Söz konusu dijitalleşmenin etkin bir şekilde uygulanması sayesinde, üretim ve kalite yönetiminde verimlilik artışının, ekonomik büyümede bir katalizör görevi göreceği, bu dönüşümü gerçekleştirmekte başarısız olan veya geç kalan işletmelerin ise küresel ekonomi ile rekabet etmesinin güçleşeceği ön görülmektedir.
Bil Plastik Ambalaj ve Plastik AŞ. olarak üretim prosesi ve kalite süreçlerinde 50 yıllık bilgi birikimine dijitalleşme sürecini dahil ederek maliyetlerini azaltmak, sektöre yön vermek ve rakipleri ile rekabet boyutunda güçlü olmaya devam etmeyi amaçlamaktadır.
Otomotiv Endüstrisinde Polimerler ve Polimer Matrisli Kompozit Malzemelerdeki Gelişmeler -1-
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Özet
Otomotiv endüstrisi her geçen gün kullanıcılar tarafından artan taleplerle karşı karşıya kalmaktadır. Sürücülerde, daha yüksek performans beklentisi, üstün bir güvenlik ve güvenirlik, konfor ve daha az yakıt sarfiyatı, estetik ve daha düşük fiyat beklentisi istenirken, diğer taraftan çevrenin korunması konusunda toplumsal baskılar artmaktadır. Polimer ve polimer matrisli kompozit malzemeler bu isteklerin büyük bir çoğunluğunu karşılaması bakımından tercih edilmektedir. Son on yılda bir aracın toplam ağırlığı içinde çelik ve çelik dışı metallerin payı % 0.6 azalırken, plastiğin ve kauçuğun toplam payı %2.6 oranında artış göstermiştir. Yeni geliştirilen polimer ve kompozit türleri taşıtların büyük bir kısmında hafif metallerden daha iyi özellikler göstererek yerini almaya başlamıştır. Yapılan çalışmada son zamanlarda geliştirilen mikro hücresel köpük polimerler, karbon elyaf katkılı jantlar vs. malzemeler hakkında genel bilgilerin yanı sıra yeni gelişmeler hakkında araştırmalar da sunulacaktır. Araştırmada otomotiv endüstrisindeki kullanım yerleri, türü ve oranları verilerek yeni malzeme türlerinin özellikleri ve kullanım yerleri hakkındaki teknolojik gelişmeler literatür bazında irdelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Otomotiv endüstrisi, Polimer kompozitler, Polimerler, Gelişmeler
Buğulanmanın Nedenleri ve Önleme Stratejileri
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Biyo-Bazlı Akfog Serisi ile Buğulanma Kontrolü
1. Giriş
Gıda ambalaj filmlerinde meydana gelen buğulanma, tüketicilerin memnuniyetsizlik yaşamasına, ambalaj içindeki ürünün bozulmasına ve nihayetinde ürünün satışına olumsuz etki etmesine neden olabilir. Bu sorunu gidermek için bir dizi çözüm bulunmaktadır.
Taze gıdaların üretimi ve hazırlığı büyük bir özen gerektirir, ancak ne yazık ki bu çabaların bir kısmı israf olabilir. Genel olarak endüstri uzmanları, dünya genelinde üretilen gıdanın yaklaşık %40-50'sinin tüketilmeden önce israf edildiğini belirtmektedir. Gıda ambalajı, gıdayı koruma gibi önemli bir görev yanında ambalaj tasarımıyla çekiciliği artırarak tercih edilme olasılığını yükseltir.
Esnek termoplastik film üreticileri genellikle gıda koruma ve etkili pazarlama ihtiyaçlarını karşılamada başarılı olmaktadır. Bu başarıya rağmen, buğulanmanın azaltılması konusunda bazı zorluklar yaşanabilir ve bu durum tüketicileri satın alma anında veya depolama aşamasında memnun etmeyebilir. Bu makalede, buğulanmanın nedenleri, buğu önleyici katkıların çalışma mekanizmaları ve aynı zamanda biyo-bazlı kaynaklar kullanılarak üretilen sürdürülebilir ürünler ele alınmaktadır.
Antibakteriyel Nanopartikül Katkılı Polivinil Klorür (PVC) Kompozit Filmlerin Özelliklerinin İncelenmesi
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
ÖZET
Günümüzde ambalaj pazarı içinde en büyük kapasiteyi gıda ambalajı oluşturmaktadır. Sürekli artan inovasyona ve bilimsel ilerlemeye yol açmakta olan bu pazar aynı zamanda çevresel, ekonomik ve sağlıkla ilgili hususlara ilişkin önemli kaygıları da beraberinde getirmektedir. Geleneksel ambalajlama; gıdaları belirli düzeyde sadece dış etkenlerden koruyabilme özelliğine sahiptir. Yenilikçi ambalajlama ise; gıda kalitesinin korunması ve raf ömürlerinin uzatılması için uygun ambalaj malzemelerinin ve ambalajlama tekniklerinin kullanılması anlamına gelmektedir. Yenilikçi gıda ambalajı araştırmalarının temel amacı, çevre dostu malzemeler kullanırken, gıdanın daha sağlıklı, kullanışlı ve daha uzun raf ömrüne sahip olmasını sağlamaktır. Son zamanlarda çeşitli yenilikçi ambalaj malzemeleri geliştirilmiştir. Bunlar aktif ve akıllı ambalaj ile paketleme olarak sınıflandırılmaktadır. Aktif paketleme, geleneksel ambalajlamayla karşılaştırıldığında çabuk bozulan ürünün raf ömrünü iki katına çıkarabilir; akıllı paketler ise 'son kullanma tarihi' etiketleri kullanılmadan ürünün durumu hakkında net bilgiler, sinyaller verebilme kabiliyetindedirler. Özellikle meyve, sebze, et, balık gibi çabuk bozulan farklı gıdalar için, ambalaj malzemesinin oksijen geçirgenliği, kütle transferi ve ısı transferini sınırlama yeteneğine sahip olması gerekmektedir. Ayrıca mikrobiyal kontamine gıdaların hızla bozulduğu, sağlık ve ekonomi açısından yüksek risk oluşturduğu iyi bilindiği için son yıllarda biyolojik kontaminasyon özellikle dikkate alınmış ve antibakteriyel işlevlere sahip nanopartikül (NP) katkılı ambalaj malzemeleri gıda ambalaj sektöründe dikkat çekici hale gelmiştir. Antibakteriyel işlevlere sahip NP katkılı ambalaj malzemeleri, gıdanın korunmasını, güvenliğini, kalitesini artırarak ve gıda raf ömrünü uzatarak gıda ambalaj sektörünü etkileme potansiyeline sahiptir. Bu çalışma gıda endüstrisindeki aktif ve yenilikçi gıda paketleme yaklaşımlarına ilişkin güncel ve ilgi çekici bilgileri bir araya getirmekle birlikte, nanopartiküllerin antibakteriyel aktivitesini ve bunların polivinil klorür (PVC) filmlerdeki uygulamalarını rapor etmektedir. Literatür kapsamında incelenen tüm çalışmalar sonucunda nano katkıların bakterilere karşı davranışları bu çalışmada aktarılmıştır.
Anahtar kelimeler: Polivinil klorür (PVC), nano katkı, antibakteriyel, gıda paketleme
Dondurulmuş Gıdaya Uygun Esnek Ambalaj Tasarımı
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
1. Giriş
Dondurulmuş gıda tüketimi günümüzde artan iş yoğunluğu ve değişen yaşam tarzlarına bağlı olarak yükselen bir ivme göstermektedir. Tüketim kolaylığı ve zamandan tasarruf sağlaması bakımından tüketiciler için vazgeçilmez ürünlerdendir. Hızlı ve kolay pişirilmesi, daha uzun süre saklanabilmesi gibi etmenler dondurulmuş gıdaya olan bağlılığı arttırmaktadır. Ambalaj da bu tür ürünlerin tazeliğinin korunması için gerekli olan en önemli unsurdur. Dondurulmuş gıda ambalajları; meyve ve sebzeler, balık, karides, midye gibi dondurulmuş deniz ürünleri, hazır pizza, lahmacun, börek, patates kızartması gibi dondurulmuş fast food ürünlerinde soğutma işlemi uygulamasıyla kullanılır. Fakat ürünün tazeliğinin korunması konusunda doğru şekilde dondurma işleminin yanında en önemli görev ürün ambalajına düşmektedir.
2. Dondurulmuş Gıda Ambalajları
Dondurma işlemi, gıdaların kalite, tat, koku ve besin değerinin en iyi korunduğu gıda saklama yöntemi olarak kabul edilmektedir. -40 °C’de gıdanın hızla dondurulması sayesinde gıdaların içerdikleri su, buz kristallerine dönüşerek bozulmaya yol açan mikroorganizmaların yaşamasını engellemekte, kimyasal ve biyokimyasal değişmeler asgariye indirilerek gıdaların en doğal haliyle korunması sağlanmaktadır. Donma işlemi sayesinde ürün içerisinde kalan nem buza çevrilerek ürün daha uzun süre saklanmakta ve tazeliğini korumaktadır.
Tüketim kolaylığı sağlaması açısından, meyve-sebze ve deniz ürünleri dondurularak ambalajlanmaktadır. Bu sayede tüketiciye hem kullanım kolaylığı sağlamakta hem de bozulmadan uzun süre düşük sıcaklıklarda saklanabilmektedir. Diğer ürünlere göre daha hassas saklama koşulları gerektiren sahip olduğu uzun süreli raf ömrünü de bu şekilde koruyan dondurulmuş gıdalar uygun ambalajlama ve muhafaza koşulları ile piyasaya sunulmaktadırlar. Dondurulmuş gıdalar bozulmaya ve olası kokulara karşı daha savunmasızdır. Bu noktada ambalaj yapısının da fiziksel etmenlere karşı dayanaklı olması beklenmektedir. Ürünler dondurulduktan sonra sıcaklık değişimlerinin olmaması, ambalaj bütünlüğünün korunarak ambalaj içerisine oksijen geçişinin engellenmesi gerekmektedir. Ancak bu sayede ürünler tazeliğini koruyabilmektedir. Tüm bunları başarabilmek için de doğru ambalaj tasarımı oldukça önem taşımaktadır.
İyi ve doğru bir şekilde paketlenmiş gıdalarda kalite kaybı, lezzet ve besin değeri kaybı, oksidatif değişimler, raf ömründe azalma, mikrobiyal kontaminasyon, enzimatik, kimyasal ve tekstürel değişimler gözlenmesi beklenmez. Ön hazırlık işlemi tamamlanan ürünler -40°C’de IQF (Individual Quick Frozen) yöntemiyle şoklanarak merkez sıcaklığı -18°C olacak şekilde dondurulur. Besin değerini kaybetmeden paketlenir. Paketlenen ürünler soğuk zincirin kırılmaması için -20°C’deki soğuk hava depolarına alınıp sevkiyatı gerçekleşene kadar soğuk hava depolarında korunur. Genel olarak sektörde kullanılan dondurma yöntemleri Soğuk Hava ile Dondurma, İndirekt Kontak Metoduyla Dondurma, Daldırarak Dondurma ve Kriyojenik Sıvılarla Dondurma olarak listelenebilir (1).
Yapılan literatür araştırmasına göre, dondurulmuş gıdalarda en çok kullanılan film yapıları polietilen (PE), etilen vinil asetat (EVA) kopolimeri, polipropilen (PP), polivinil klorür (PVC), poliviniliden klorür (PVDC), polietilen tereftalat (PET), polistiren (PS) ve poliamid (PA)’tir. Daha uzun raf ömrü sağlamak için lamine malzemeler PP/ PE, PET/PA/PP ve PP/PE veya PET/ PE'nin PVDC ile kaplanmış lamine versiyonu tercih edilmektedir.
Ambalaj yapısı tasarlanırken, sadece filmlerin değil, baskı ve laminasyon aşamasında kullanılan diğer ham maddelerin (mürekkep, lak, tutkal) de düşük sıcaklığa dayanımının göz önüne alınması gerekmektedir. Sağlıklı dondurma işleminin gerçekleşmesi için ideal sıcaklık -18 °C iken bazı dondurucularda -22 °C’ye kadar düştüğü gözlenmektedir (2). Kullanılan likitlerin de (mürekkep, lak) nem tutma özelliği ve renk değişimi ambalaj kalitesini etkileyecek potansiyel etmenlerdir. Mürekkebin nem tutmasından kaynaklı çok katlı ambalajlarda yaşanan delaminasyon problemleri ve soğuk zincire uygun olmayan tutkal kullanımı sonucu delaminasyon ve kırılma problemleri potansiyeli yüksek karşılaşılabilecek sorunlardır. Bu problemlerle karşılaşmamak adına her bir ham maddenin ürün ve dondurulma koşullarına uygun tasarlanması gerekmektedir.
Ambalaj geliştirme aşamasında değerlendirilmesi gereken bir diğer parametre de paketlendikten sonra ambalaj bütünlüğünün korunmasıdır. Ambalajın düşük sıcaklıklara dayanımının yanında bir diğer önemli nokta da delinme mukavemetinin yüksek olmasıdır. Dondurulan ürünler, dondurulmadan önceki halleri düşünüldüğünde daha keskin ve sert yapıda olmaktadırlar. Bu durum, ambalajın delinmesine/ yırtılmasına sebep olabilmektedir. Bunun önüne geçebilmek için ambalaj yapısının dondurulmuş gıdalara uygun delinme mukavemetine sahip olması beklenmektedir. Ürün oksijen ile herhangi bir temasta bulunduğunda donmuş yapısını kaybedecek ve ürünün bozulmasına sebep olacaktır. Herhangi bir bozulmaya, doku ve tat kaybına zemin oluşturmaması için uygun ambalajlama oldukça önemlidir. Dondurulmuş gıdaların ambalajlama işleminde soğuk ortam dayanımı arttırılmalı ve hava geçirgenliği yok edilmelidir. Bu sayede sahip olduğu tat ve doku dengesini içerisinde hapsederek, dış ortamdan gelen nem ve organizmalara karşı dayanıklı olmaktadır.
Delinme mukavemetinin yanında, plastik şeffaf yapıdaki ambalaj tiplerinde kullanılan filmlerin antifog (buğu önleyici) özellikte olması, 0 °C’nin altındaki sıcaklıklarda oluşan su buharını engelleyerek ambalaj yüzeyinin şeffaflık ve parlaklığının korunmasını sağlayacaktır (2).
Oda sıcaklığında ve normal koşullarda çoğu plastiğin benzer esneklik ve kırılmaya karşı direnç davranışı gösterdiği bilinirken sıcaklıktaki ciddi düşüş, polimer zincirlerinde değişikliğe ve sonuçta plastiğin kırılma direncinde azalmaya neden olmaktadır. Yüksek sıcaklığın aksine düşük sıcaklıklar plastikler üzerinde daha ciddi zararlara sebep olmaktadır. Rijitlik (deformasyona karşı direnç) malzemenin kırılmadan önce dayanabileceği nihai gerilim yükünü temsil eder (3). Çoğu polimerdeki uzun zincirler oda koşulu sıcaklıklarında birbiri üzerinde kayabilir ve malzeme bu durumdan dolayı esneklik kazanır ve kırılmaz. Sıcaklık düştükçe çoğu polimer sertleşmeye başlar ve 'camsı geçiş' (Tg) olarak bilinen eşikten geçerek “camsı katılar” haline gelir. Bu aşamada sert ve aynı zamanda çok kırılgan hale gelirler. Polimer camsı özellikler sergilerken, camsı geçiş sıcaklığında ve üzerinde daha yumuşak, viskoelastik davranış sergiler. Yani Tg’nin altında kırılgan, üstünde ise elastik olur (3). Polimerlerin daha kırılgan olması, dondurulmuş ürün ambalajında bariyer zafiyetlerine sebep olacağından direkt olarak ürün raf ömrünü etkileyecektir. Bu anlamda ambalaj tasarımı yapılırken polimerlerin camsı geçiş sıcaklıkları da dikkate alınmalıdır. Tabloda bazı polimerlerin camsı geçiş sıcaklıkları verilmiştir.
Tablo 1 Plastiklerin Camsı Geçiş ve Ergime Sıcaklıkları (4)
Polymer |
Tg (°C) |
Tm (°C) |
Low-density polyethylene (LDPE) |
− 100 |
110 |
High-density polyethylene (HDPE) |
− 100 |
130 |
Polypropylene (PP) |
− 25 |
170 |
Acrylonitrile butadiene styrene (ABS) |
100 |
125 |
Polycarbonate (PC) |
149 |
149 |
Nylon 6,6 |
49 |
250 |
Polyethylene Terephthalate (PET) |
70 |
240 |
Polyphenylene oxide (PPO) |
200 |
300 |
Polystyrene (PS) |
95 |
240 |
3. Sonuç
Dondurulmuş gıdalar; tüketim kolaylığı ve zamandan tasarruf sağlaması bakımından tüketiciler için vazgeçilmez ürünler olup kullanımı giderek artış göstermektedir. Dondurulmuş gıdalar bozulmaya ve olası kokulara karşı daha savunmasızdır. Bu noktada muhafaza edildiği ambalaj yapısının da fiziksel etmenlere karşı dayanaklı olması beklenmektedir. Dondurucu şartlarına uygun, içerisine giren gıda ürününün raf ömrünü ve diğer özelliklerini koruyan ambalaj yapısı geliştirilmesi oldukça önem taşımaktadır. Doğru bir yapıda iyi bir şekilde paketlenmiş gıdalarda kalite kaybı, lezzet ve besin değeri kaybı, oksidatif değişimler, raf ömrü azalması, mikrobiyal kontaminasyon, enzimatik, kimyasal ve tekstürel değişimler gözlenmemektedir.
Dondurucu şartlarına uygun bir ambalaj için düşük sıcaklıklara dayanıklı ve fiziksel etmenlere karşı mekanik dayanımı yüksek bir ambalaj filmi kullanılması gerekmektedir. Ambalaj malzemesi seçerken dikkat edilmesi gereken parametrelerden bazıları; camsı geçiş sıcaklığı (Tg), ısıl yapışma sıcaklığı, yapışma kuvveti, delinme mukavemeti, çekme gerdirme ve esneklik dayanımlarıdır. Bununla birlikte mürekkep, tutkal gibi bir ambalaj sisteminde bulunan diğer malzemelerin de filmler ile uyumlu olması ve düşük sıcaklıklara dayanımının yüksek olması; delaminasyon, mürekkebin çizilmesi gibi problemlere sebebiyet vermeyecek şekilde fiziksel etmenlere dayanıklı olması gerekmektedir.
Günümüz şartları ve sektör ihtiyaçları göz önüne alındığında, dondurulmuş gıdalar için plastik ambalaj sadece gıdanın ihtiyaçları düşünülerek değil, aynı zamanda doğal kaynaklar, enerji tasarrufu ve en önemlisi geri dönüştürülebilirlik açısından çevre de düşünülerek tasarlanmalıdır. Bu kapsamda geri dönüştürülebilir mono poliolefin yapılar, nanokompozit biyopolimer filmler gibi yeni ambalaj malzemeleri konusunda her geçen gün geliştirmeler yapılmaktadır.
4. Kaynaklar
1.Çurkan, Tamer, Çopur, 2012, Dondurulmuş Meyve-Sebze İhracatının Analizi. Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, 26 1 73–82.
2.Sun, 2006, Handbook of frozen food processing and packaging. Chapter
3. doi.org/10.1201/ b11204 3.DHolliday, 1975, The stiffness of polymers in relation to their structure. Structure and Properties of Oriented Polymers, 242–263.
4.Greene, 2021, Design aspects in Automotive Plastics and Composites. Automotive Plastics and Composites, 301–324.
BAK AMBALAJ AR-GE MERKEZİ Zeliha Sevdiroğlu (Bak Ambalaj Arge Müdürü) süpervizörlüğünde;
Nazlı Ulutaş Bak Ambalaj Analitik Ar-Ge Uzman Mühendisi
Esen Uslu Bak Ambalaj Proses Ar-Ge Uzman Mühendisi
Erdal Aydın Bak Ambalaj Proses Ar-Ge Uzmanı
Mine Kulalı Bak Ambalaj Proses Ar-Ge Uzman Mühendisi
Özge Tekin Bak Ambalaj Analitik Ar-Ge Mühendisi
Burçin Yalçın Özkan Bak Ambalaj Analitik ve Proses Ar-Ge Takım Lideri
PLA/SEBS Karışımları
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Özet
Poli(laktik asit) (PLA), en çok kullanılan biyopolimerlerdendir ve biyolojik olarak parçalanabilirliği sayesinde ambalajdan tekstil endüstrisine kadar birçok alan için sürdürülebilir, bir hammaddedir. Geniş uygulama alanlarının olması PLA’nın işlenebilirliğinden kaynaklanmaktadır. PLA filmler ekstrüzyon film şişirme, ekstrüzyon film dökme yöntemleriyle üretilebilmektedir. PLA rijit bir polimer olduğu için, esnekliği düşüktür ve kopma uzama değerleri genellikle düşüktür ve bu durum PLA esaslı ürünlerin en önemli problemlerinden birisidir. PLA’nın kopma dayanımı ve elastik modül gibi mekanik özellikleri ve filmin kat izi oluşturması elastik ambalaj uygulamalarındaki kullanımını sınırlandırmaktadır. PLA’nın ısıl, morfolojik ve mekanik özelliklerinin modifiye edilmesi için farklı polimerlerle karışımları yapılmaktadır. Endüstriyel uygulamalarda yaygın bir şekilde kullanılan poli(stiren-b-(etilen-ko-bütilen)-b-stiren) (SEBS), hem elastomerik hem de termoplastik özellikler göstermesi açısından önemli bir polimerdir. Stiren ve etilen bütilen bloklarından oluşan blok kopolimer yapısındaki SEBS, yüksek rezilyans değerlerine ve yüksek kopma uzamasına sahiptir. Bu çalışmada, PLA’nın özelliklerinin değiştirilmesi amacıyla SEBS polimeri ile yapılan karışım çalışmaları derleme şeklinde sunulmuştur.
Araştırmacılar, spirulina bazlı plastikler geliştiriyor
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Washington Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından yönetilen bir ekip, spirulina olarak da bilinen toz haline getirilmiş mavi-yeşil siyanobakteri hücrelerinden yapılan yeni biyoplastikler geliştirdi.
Plastikleri hayatımızın neredeyse her alanında kullanıyoruz. Sorun, plastik bir şeyi kullanmayı bitirdiğimizde ortaya çıkıyor - çevrede yıllarca kalabiliyor. Zamanla plastik, önemli çevre-sağlık sorunları oluşturabilecek mikroplastik adı verilen daha küçük parçalara ayrılıyor. En iyi çözüm, bunun yerine biyolojik olarak bozunan biyo-bazlı plastiklerin kullanılmasıdır. Ancak bu biyoplastiklerin çoğu arka bahçe kompostlama koşullarında bozunacak şekilde tasarlanmamıştır ve ticari kompostlama tesislerinde işlenmeleri gerekir. Washington Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından yönetilen bir ekip, bir kompost kutusundaki muz kabuğuyla aynı zaman ölçeğinde bozunan yeni biyoplastikler geliştirdi. Bu biyoplastikler spirulina olarak bilinen tamamen toz haline getirilmiş mavi-yeşil siyanobakteri hücrelerinden üretildi. Ekip, spirulina tonu çeşitli şekillerde oluşturmak için geleneksel plastiklerin yapımında kullanılan işleme tekniğinin aynısı olan ısı ve basınç kullandı. UW ekibinin biyoplastikleri, tek kullanımlık, petrol türevi plastiklerle karşılaştırılabilir mekanik özelliklere sahip. Ekip bu bulguları 20 Haziran'da Advanced Functional Materials'da yayınladı.
Biyopolimer Esaslı Ambalaj Malzemelerinin Özellikleri ve Uygulamaları Üzerine Bir Değerlendirme
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Giriş
Biyopolimerler, canlı organizmalar tarafından üretilen ve doğal yapıda olan biyomateryallerdir. Biyopolimerler, biyolojik olarak parçalanabilir yapıları ve uygun fizyolojik nitelikleri sayesinde geleneksel plastik ambalajların yerine iyi bir alternatif olarak görülmektedir (Aider, 2010). Bu inceleme, biyolojik olarak güvenli yeşil filmler, kaplamalar ve ambalaj uygulamaları geliştirmek için geleneksel petrol bazlı ambalaj malzemeleri yerine biyopolimer bazlı biyomalzemelerin kullanımını vurgulamaktadır. Ambalaj malzemelerinin biyolojik ve fizyolojik özelliklerine değinilmiştir. Farklı sınıflardaki biyobazlı polimerlerin ambalaj uygulamaları için yapı ve özellik ilişkileri kısaca özetlenmiştir.
Selüloz
Selüloz, odun hücre duvarının %40-60'ını oluşturur ve aynı zamanda keten, bambu, pamuk ve diğer bitki materyallerinin yapısında bulunur. En zengin polimerlerden biri bitkilerden gelen selülozdur. Dünyadaki en bol, çevre dostu, geri dönüştürülebilir ve biyolojik olarak parçalanabilir maddedir (Pan vd., 2016). Selülozun yapısı moleküller arası hidrojen bağları içerdiğinden, parçalanması sıklıkla zordur. Fiber mukavemeti bu şekilde oluşturulur. Yapısal olarak çok fazla su emme yeteneğine sahip olmasına rağmen, su onu çözemez. Hidroksil yapılarının ve kristalli mikrofibrillerin varlığı nedeniyle liflerde güçlü hidrojen bağları üretilir. Yapısı gereği karton veya kağıt gibi ambalajlarda sıklıkla kullanılmaktadır (Yuvaraj vd., 2021). Moleküler zincirlerdeki birçok hidroksil grubu nedeniyle selüloz filmlerin değiştirilmesi de kolaydır (Gao vd., 2022). Esnek, yarı saydam ambalaj ürünlerinde yaygın olarak rejenere selülozdan üretilen selofan kullanılır. Kimyasal olarak işlenmiş lifler içeren selülozdan yapılmış bir malzemeye selofan denir (Dunn, 2014). Yarı saydam olması ve iyi boyutsal kararlılığa sahip olması, temel nitelikleridir. Tatlılar, çikolata ve peynir gibi ürünlerde genellikle arzu edilirler (Guerra vd., 2005). Fotoelektrik cihazlar için plastiklerin yerine, olağanüstü mekanik, optik ve fonksiyonel özelliklere sahip biyolojik olarak parçalanabilir selüloz filmler umut vaat etmektedir (Hou vd., 2022).
PVC kompozitlerinin özelliklerinin geliştirilmesi için inorganik dolgu maddelerine uygulanan yüzey modifikasyon yöntemleri
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Özet
PVC, birçok üstün özelliği dolayısıyla geniş uygulama alanı bulan en yaygın kullanılan sentetik polimerlerden biridir. Bununla birlikte, saf PVC’nin düşük ısıl kararlılığı nedeniyle işlenmesi sınırlıdır. Malzeme üretim süreci ve hizmet ömrü boyunca uğradığı ısıl işlemler nedeniyle bozulmaya uğrar. Plastikleştiricilerin dahil edilmesi, PVC'nin içsel kırılganlığını azaltıp esnek uygulamalarda kullanımına yardımcı olsa da, PVC'nin mekanik mukavemetini azaltır. Bu nedenle, PVC'nin hem mekanik özelliklerini hem de ısıl kararlılığını iyileştirmenin yolu dolgu maddelerinin eklenmesidir. Ancak, kompozit malzemenin organik bileşeni polimer ve inorganik dolgu arasındaki benzemezlik, polimer-dolgu arasındaki yapışmanın zayıf olmasına yol açar. Dolgu maddeleri organik maddeler ile modifiye edilerek yüzey enerjileri azaltıldığında polimer matris ile iyi bir yapışma sağlar. Organik katyonlar, polimer ve silikat arasındaki iç yüzey bağlarının güçlenmesini sağlar. İyi bir ara yüzey adezyonu matris ve dolgu maddeleri arasında verimli bir gerilim transferine izin verir ve bu da kompozitlerin daha fazla enerji emmesine ve mekanik özelliklerini iyileştirmesine yardımcı olur. Bu nedenle, dolgu maddesinin yüzey modifikasyonu kompozitin mekanik dayanımı için önemlidir. Dolgu maddesinin yüzey modifikasyonu için bağlama maddesi kullanımı gibi kimyasal işlemler, yerinde aşılama polimerizasyonu veya sürfaktan ilavesi gibi birçok yöntem mevcuttur. Bu çalışmada konu ile ilgili yapılmış çalışmalar ile beraber bu yöntemlere değinilmiştir.
Deprem sonrası yıkılan binaların enkazlarından çıkan PVC esaslı atıklarda bulunan ftalat ve kurşun türevlerinin yaratacağı çevresel ve sağlık açısından risklerin değerlendirilmesi
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Dünyada en çok kullanılan plastik türlerinden olan poli(vinil klorür) (PVC), vinil klorür monomerinin basınç, sıcaklık ve katalizörlerin etkisi altında polimerizasyonundan elde edilen toz halinde bir polimerdir. İnşaat ve otomobil sektörü PVC’nin yaygın kullanım alanlarındandır. PVC’nin içeriğinde yer alan klor atomlarının alev geciktirici özelliği nedeniyle elektrik yalıtımının sağlandığı uygulamalarda ve elektrik kablolarında, dayanıklı olması ve çeşitli hava koşullarına uyumu sebebiyle yapı sektöründe, ucuz maliyet ve çeşitli formları nedeniyle de otomotiv sektöründe kullanılmaktadır. Ayrıca pencere profili, kredi kartları, kanalizasyon ve su boruları, oluklar, yer kaplamaları, paketleme, suni deri ve kaplama kumaşlarda, medikal ürünlerde de PVC kullanılmakta olup seralar, kan torbaları, serum hortumları, can yelekleri, önlük, bebek giysileri, oyuncaklar, spor malzemeleri PVC’den elde edilen malzemelerdendir. Suya, yangına ve aleve dayanıklı olup geri dönüştürülebilirdir.
PVC ürünleri yumuşak (plastikleştirilmiş (p-PVC)) ve sert (plastikleştirilmemiş (u-PVC)) olmak üzere ikiye ayrılır. Sert PVC dayanıklı ve işlemesi güç, neme ve kimyasallara direnci yüksek olup boru ve profil üretiminde kullanılır. Kablo kılıflarında, hortumlarda, damar yolu aletlerinde, yağmurluklarda, duş perdelerinde, film ve folyo gibi malzemelerin üretiminde kullanılmak için sert PVC içerisine katkı maddeleri eklenerek esnek, yumuşak PVC ürünler elde edilir. Termoplastik ürünlerin yapımında kullanılmak istenilen karışımların elde edilmesi için toz halindeki PVC, gerekli katkı maddeleri ile karıştırılmaktadır.
Ürün yaşam döngüsü yönetiminin gelişimi
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
1.Giriş
Kurumsal iş bilgi teknolojisi (BT) alanları dört ana yönetim yaklaşımını içerir [1].
Bu yaklaşımlar aşağıdaki gibi sıralanır.
●Ürün yaşam döngüsü yönetimi (PLM)
●Kurumsal kaynak planlaması (ERP)
●Müşteri ilişkileri yönetimi (CRM)
●Tedarik zinciri yönetimi (SCM)
ERP hedefi, en iyi kurumsal kaynak kullanımına ulaşmaktır. Bu sistem, şirketlerin üretim süreçlerini planlamalarını ve envanter, satın alma, süreç planlama, depolama ve teslimat, insan kaynakları, finans vb. dahil olmak üzere üretimin tüm yönlerini kontrol etmelerini sağlar. SCM sistemi tedarik zincirine odaklanır. Ana hedefleri depolama ve dağıtım ile ilgili tüm yönlerin tasarımı, planlanması, yürütülmesi, kontrol edilmesi ve izlenmesidir. Müşteri ilişkileri yönetimi (CRM), bir şirketin mevcut ve potansiyel müşterilerle etkileşimini yönetmeye yönelik bir yaklaşımdır [3].
PLM, ürünlerin tüm yaşam döngüsünü yönetmek için bir iş stratejisidir. Bu strateji, ürünlerin konsept, tasarım, tasarım doğrulama ve simülasyon, prototip oluşturma, üretim, kalite kontrol, kullanım, bakım ve imha aşamalarının yönetimini içerir. PLM, dijital bilgisayarlar, dijital bilgi ve dijital iletişim ile yönetilen ürünler olan dijital bir paradigmadır [4]. Şirketlerde bir PLM sistemi uygulamasının ana faydaları, daha hızlı pazara sunma süresi, gelişmiş üretkenlik ve işbirliği, daha iyi ürün kalitesi, yeni ürün tanıtım maliyetinin azalması, azaltılmış prototip oluşturma maliyetleri, iyileştirilmiş tasarım inceleme ve onay süreçleri, potansiyel satış fırsatlarını ve gelir katkılarını belirleme, tedarik zinciri işbirliğini en üst düzeye çıkarma ve ürün ömrünün sonunda çevresel etkileri azaltmaktır.
Solar ışınlarını absorplama özellikli çok cidarlı polikarbonat levhalar ve kullanım alanları
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
1. Giriş
Hayatımızın vazgeçilmezlerinden olan ve hayatı kolaylaştıran polimerler artık her alanda karşımıza çıkmaktadır. Medikal alandan, savunma sanayine, mühendislik projelerine, yapı malzemelerinden ev aletlerine, tekstil ürünlerine ve daha pek çok alanda geniş kullanım alanına sahiptir. Doğal polimerlerin yanı sıra sentetik polimerlerde sayısız türdedir. 1838 yılında Regnault’un vinilden klorürü güneş ışığı kullanarak polimerleştirmesi ile başlayan serüven günümüzde yeni tür polimerin sentezlenerek devam etmesinde öncü olmuştur. Polimer tarihinde bu gelişmelerin en önemlisi 1920 yılında Staudinger isimli kimyacının “küçük moleküller kovalent bağlarla bağlanarak büyük molekülleri oluştururlar” tezidir [1].
Polimerler fiziksel özelliklerine göre plastikler, elastomerler ve elyaflar olarak sınıflandırılabilir. Plastiklerde işleme şekillerine göre kendi içinde termoplastikler ve termosetler olarak sınıflandırılmaktadır. Ticari olarak yüksek oranda pazar payını, ısı ile yeniden şekillendirilme özelliği ile geri kazanım avantajına sahip termoplastikler almıştır.
Günümüzde oldukça sık kullanım alanına sahip polimerlerin çevre kirliliği oluşturarak dengeleri bozacak düzeye çıkması muhtemeldir. Ancak ekolojik dengenin korunabilmesi doğal kaynakların korunması ile yakından ilişkilidir. Doğal kaynakların tüketim hızındaki artışın sebebinde karşımıza çıkan temel faktör insan figürüdür. İnsan faaliyetlerinin kontrol altında tutulması ve tüketim konusunda bilinçlendirilmesi doğal enerji kaynaklarına geçiş ile birlikte tehlikenin azaltılması yönünde yapılması gereken temel adımlardan biridir.
Anahtar kelimeler: Termoplastik polimer,Polikarbonat, Plastik levha, Cidarlı levha
Otomotiv endüstrisinde geri dönüştürülebilir ve biyobozunur mühendislik plastikleri
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Özet
Polimer malzemelerin hafiflik, kolay işlenebilirlik, kimyasal ve korozyona karşı yüksek direnç gibi üstün özelliklerinden dolayı uzay ve havacılıktan, beyaz eşyaya, otomotivden savunma sanayine kadar birçok sektör ve uygulamada kullanımları her geçen gün artmaktadır. Plastiğin hafifliği, esnekliği ve birçok niteliği, otomobillerin toplam ağırlığını ve yakıt tüketimini azaltarak onları otomotiv endüstrisi için ideal hale getirdiği için plastikler bu endüstrinin neredeyse en başından beri kullanılmaktadır. Polimer malzemelerin geri dönüşümlü ve biyobozunur olarak üretilmesi ve kullanılması, atıkların çoğalması ve birikmesine bir çözüm olacaktır. Bu nedenle, son zamanlarda yapılan çalışmalar uzun süre doğada bozunmadan kalan plastik malzemeler ile rekabet edebilecek alternatif malzemelerin geliştirilmesi yönündedir. Bu anlamda geliştirilen alternatif malzemeler ise biyobozunur polimerlerdir. Bu makalede, otomotiv başta olmak üzere diğer sektörlerde de sıkça kullanılan biyobozunur bir polimer olan polilaktik asit (PLA)’ın çeşitli harmanları incelenmiş ve kullanım alanları araştırılmıştır.
Anahtar kelimeler: Polimer, biyobozunur, polilaktik asit
Yalın Ürün Geliştirme (LPD) Sürecinde PLM Sistemlerinin Yeri
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Giriş
Endüstriyel devrimler ile firmalar tüm iş yapma süreçlerini baştan sona gözden geçirmeye başladılar. Özellikle Endüstri 4.0 ile beraber yükselen rekabetçi ortam, şirketlerin ürünlerini daha ucuza ve yüksek kalitede tasarlama/geliştirme/üretme zorunluluğunu getirdi. İş süreçlerinin yalınlaşması ile rekabetçi pazara hızlı, kaliteli ve ucuz ürün geliştirmek mümkün oldu. Ürün Geliştirme (PD) süreçlerinin yalınlaşması ile Yalın Ürün Geliştirme (LPD) kavramı ortaya çıktı.
Yalın Ürün Geliştirme süreci firmaların rekabetçi pazarlarda öne çıkmasını sağlamaktadır. Ürün geliştirme sürecinde yaşanan olası tüm zararları ve maliyetleri ortadan kaldırarak ürünlerin pazar fiyatlarını rekabetçi durumuna getirmektedir. Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi (PLM) sistemi ise ürünün doğumundan ölümüne kadar tüm yaşam sürecini yönetmeyi sağlayan sistem bütünüdür. Ürün geliştirme süreçlerinin yalınlaşması PLM sistemlerine ihtiyacı ortaya çıkardı. Ürünün üretilmesi ve tüketicilerin bu ürünleri kullanması sırasında birçok iş süreçlerinden geçerken her türlü bilgi, işlem ve proseslerin yönetilmesi gereklidir. Bu çalışmada Yalın Ürün Geliştirme sürecindeki PLM sistemlerinin rolü aktarılmıştır.
İşletmelerde PLM Sistemi ile Tasarım ve Üretim Maliyetlerinin Azalması
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Giriş
Ürün Yaşam Döngüsü Yönetimi (PLM), 20. yüzyılın sonlarında şirketler arası rekabetin hız kazandığı endüstriyelleşme ortamında ortaya çıkan, firmaların ürünlerini tüm yaşam döngüsü boyunca takibini sağlayan sistemlerin sistemidir. Şirketlerin ürünü tasarlarken, üretirken, bakım ve desteğini sağlarken tüm paydaşların ulaşmak istediği bilgileri sistematik bir şekilde gösterilmesini sağlamaktadır.
PLM sistemi firmaların; maliyetleri düşürmesini, rekabetçi fiyat oluşturmasını ve kârı maksimize etmesini mümkün kılmaktadır. Ürünün maliyetinin büyük bir kısmını oluşturan tasarım ve imalat süreçlerinde yaşanan maliyetlerin PLM sistemi ile nasıl düşürebildiği bu çalışmada aktarılmıştır.
Sürdürülebilir Malzemeler: Fındık Kabuğu İçeren Polimer Kompozitler
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Özet
Son yıllarda dünyada artan çevre kirliliğinin ve çevresel problemlerin birçok sebebi bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi doğadaki yaşam döngüsünü olumsuz yönde etkileyen, biyobozunur ve sürdürülebilir olmayan malzemelerin kullanımının artması olarak gösterilebilir. Bu noktadan hareket edilecek olunursa, doğanın kirlenmesini azaltmak ve kendisini daha hızlı bir şekilde yenilenmesi sağlamak amacıyla atık miktarının azaltılması ve sürdürülebilir kaynakların kullanılması tercih edilmelidir. Tarımsal atık olarak bilinen lignoselülozik malzemelerin polimer kompozit yapımında kullanımı son yıllarda gündeme gelen hem hammadde miktarını düşürmek hem de hammadde maliyetini azaltmak, ürünün karbon, enerji, su ayak izlerini azaltmak, biyobozunurluk oranını artırmak gibi avantajlar sağlamaktadır. Bu derlemede, lignoselülozik sürdürülebilir doğal dolgu malzemesi olan fındık kabuğu kullanılarak üretilen polimer kompozitler hakkında yapılan çalışmalar verilmiştir.
1.Giriş
Fındık, dünya genelinde çerez, şekerleme, tatlı, çikolata, unlu mamuller ve yağ sanayinde yaygın olarak kullanılan bir meyvedir. Bu ürünlerde meyve formunda kullanılabildiği gibi, çeşitli prosesler sonunda parçalanmış, ezilmiş, posa veya yağ formunda da kullanılabilmektedir. Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı 2020 Yılı Fındık Sektörü Raporuna göre dünyadaki fındık dikim alanlarının yaklaşık olarak %75’i Türkiye’de bulunmakta ve Türkiye dünyada en çok fındık üretimi yapan ülkedir. Fındık ülkemizde en çok Karadeniz bölgesinde yetiştirilmektedir. Dünya fındık üretim istatistiklerine göre yıllık üretim 1 milyon tonun üzerindedir ve bu üretimin yaklaşık %62’si ülkemizde gerçekleşmektedir. Yıllık ürün dalgalanmaları nedeniyle genellikle son 5 yılın ortalama üretim istatistikleri verilmektedir. Son 5 yılda dünyadaki fındık ihracatının %72’si Türkiye tarafından gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde üretilen fındığın %80-85’i ihraç edilmekte, %15-20’si ise iç piyasada çerez, tatlı, çikolata, yağ üretiminde kullanılmaktadır. Türkiye’de son 5 yılda 610 bin ton fındık üretimi gerçekleşmiştir. Şekil 1’de görüldüğü gibi, fındık meyve, ince iç kabuk ve sert dış kabuk olmak üzere temelde 3 kısımdan oluşmaktadır. Yapılan çalışmalar sonunda fındık cinsine göre değişse de dış kabuk ağırlığı toplam ağırlığın yaklaşık %50-55’i kadardır. Yani fındığın yarısı sert kabuktan oluşmaktadır. Dünyada her yıl binlerce ton sert fındık kabuk atığı oluşmaktadır 1.
Plastik enjeksiyon kalıplarında sıcak yolluk dağıtıcıları
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Özet
Plastiklerin enjeksiyon kalıplarında şekillendirilmesinde son yıllarda daha çok sıcak yolluk sistemleri kullanılmaya başlanmıştır. Önemli ölçüde enerji, malzeme ve işçilik kazançları gibi birçok avantajlar sağlayan bu sistemin giderek gereği ve önemi artmaktadır. Bununla beraber kullanımdan ve bilhassa tasarımdan kaynaklanan hatalar da sıkça karşımıza gelmektedir. Bu makale, Sıcak Yolluk sisteminin en önemli elemanlarından olan dağıtıcıların görevi, yapısı ve tasarımı hakkında daha çok literatür ve pratik uygulamalardan yararlanılarak derlenmiştir.
1.Giriş
Sıcak yolluk sistemlerinin plastik enjeksiyon kalıpçılığında kullanılma oranı son yıllarda artmaya başlamıştır. Bu artışın nedeni; yüksek kaliteli ürün alma isteği, daha kısa sürede daha çok ürün basabilme, yolluk malzemesi tasarrufu ve işçilik giderlerinin azaltılması olarak kısaca özetlenebilir. Normal (Standart) yolluk sisteminden farklılık gösteren bu sistem ısıtma donanımı ve kontrol ünitesi gibi bir takım ek düzenekleri barındırır.
Bir sıcak yolluk sistemi, enjeksiyon ünitesiyle bağlantılı olan bir yolluk burcu, eriyik malzemeyi kalıp içinde dağıtan bir dağıtıcı (Manifold) ve eriyiği istenilen bölgeden kalıp gözüne aktaran memelerden meydana gelir. Şekil 1’de iki gözlü sıcak yolluklu bir kalıbın elemanları gösterilmiştir.
Koekstrüzyon üretim yöntemi ve bazı uygulamaları
- JACOM_CONTENT_CREATED_DATE_ON
- JACOM_CONTENT_WRITTEN_BY
Özet
Günümüzün vazgeçilmezlerinden birisi olan plastik sektörü, kullanım ihtiyaçlarının artması ile her geçen gün gelişmeye/büyümeye devam etmektedir. Türkiye plastik sektör izleme raporundan elde edilen 2021 yılı verilere göre, toplam plastik ürün üretiminin yaklaşık %50’sini ambalaj malzemelerinin oluşturduğu görülmektedir. Plastik ambalajlar kullanım kolaylığı, hafiflik gibi avantajları sayesinde günlük hayattan, nakliye/paketlemeye kadar birçok alanda sıkça tercih edilmektedir. Plastik ambalaj üretiminde ürünün kullanılacağı alana göre malzemeden dayanım, bariyer, sızdırmazlık gibi birden fazla özellik beklenebilmektedir. Bu nedenle tek başına kullanımı halinde istenilen özellikleri karşılayamayan polimerler, kompozit veya karışım yapılarak kullanılabilmektedir. Polimerin karışım veya kompozit yapılması ile geliştirilmek istenen özellik iki veya daha fazla hammaddenin/malzemenin sinerjik etki göstermesi sonucunda sağlanabilmektedir. Ayrıca son ürün özellikleri, bileşenlerin özellikleri ve birbirleri arasındaki etkileşim/uyum, morfoloji ve işleme şartları gibi birçok parametrelerden de etkilenebilmektedir. Polimer malzeme özelliklerinin geliştirilmesi için kullanılan bir başka yöntem de maliyet ve performans açısından avantaj sağlayan çok katmanlı yapı eldesidir. Çok katmanlı yapıları elde etmek için laminasyon, kaplama veya koekstrüzyon yöntemleri kullanılabilmektedir. Bu derlemede çok katmanlı yapıların üretim yöntemlerinden birisi olan koekstrüzyon yöntemi ve bazı uygulamaları ele alınmıştır.